DOLAR

19,0484$% 0.03

EURO

20,7415% 0.29

GRAM ALTIN

1.211,79%0,53

ÇEYREK ALTIN

19.699,98%0,00

BİTCOİN

530183฿%-1.53619

ETHEREUM

33632Ξ%-1.80022

İkindi Vakti a 16:40
İstanbul PARÇALI BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

GELECEĞİMİZİ YOK EDİYOR, DÜNYAYI KARANLIĞA SÜRÜKLÜYORUZ!

Herkesin sürekli dile getirdiği fakat kimsenin elini taşın altına koyamadığı ya da koymak istemediği bir şey var adına iklim krizi diyoruz. İnsanların bilinçsizliği ile ortaya çıkan ve sanayi ve teknolojinin hız kesmeden gelişmesiyle patlak veren kriz. Küreselleşen dünyaya, küresel ısınmayı getiren insanların başka gezegenlere göz dikmesine sebep olan ve eğer bulunursa yaşamak için zenginlerin taşınacağı, sıradan insanların kaderine terk edileceği bir gelecek: “İklim Krizi”.

Küresel ısınmanın son yüzyılda çok hızlı artmasıyla birlikte; ozon tabakasında oluşan incelmenin etkilerini, kutupların erimesiyle başlayan ve canlıların doğal hayatının yok olmasıyla devam eden bir süreç. Sonuçlarına değinecek olursak iklimlerde yaşanan değişimler, tabiatın kendini yenileyememesi ve dünyanın yaşanılmaz bir gezegen haline gelmesi.

İklim krizinin temel nedeni küresel ısınma. Günlük hayatımızda farklı amaçlar için kullandığımız fosil yakıtlar, tüketildikten sonra dünya atmosferinin etrafında bir sera gazı katmanı oluşturuyor. Bu katman yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının dünyadan geri sekip uzaya dönmesine engel olarak ısıyı hapsediyor.

Bu da küresel ısınma adıyla bilinen ama insan eliyle yaratılmış olduğu için artık “küresel ısıtma” olarak tanımladığımız sonucu doğuruyor. Küresel ısıtma, iklimin dengesini bozarak birçok bölgede yine eskiden iklim değişikliği diye adlandırdığımız, ama artık “iklim krizi” dediğimiz duruma sebep oluyor.

Atmosferdeki sera gazlarının oranının, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamasıyla birlikte karbondioksit oranı %40’lık bir artış göstererek 280 ppm’den 394 ppm’e ulaştı. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artış öncelikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanıyor. Kayda değer ikinci etken, başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişim.

Küresel İklim Değişikliğine Yol Açan Etkenler

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, küresel iklim değişikliğinin ana nedeni olan sera gazının artışın en büyük sebebinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığını ortaya koydu.

Başta kömür olmak üzere fosil yakıtlar, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumlusu. IPCC’ye göre 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56’sı fosil yakıt kullanımında ortaya çıkan karbondioksite ait. Ormansızlaşma da %17’lik bir paya sahip.

Fosil yakıtlar arasında ana sorumlu olarak “kömür” karşımıza çıkıyor. Küresel ölçekte birincil enerji talebinin %27’si kömürden sağlanırken, enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarının %43’ü kömürden kaynaklanıyor. Kömürü %36 ile petrol, %20 ile doğalgaz takip ediyor.

İklim Değişikliğinin Etkileri

İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde görülen artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altında kalıyor.

Bilim dünyası, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için ortalama sıcaklıklardaki artışın azami 2°C ile sınırlanması gerektiğini belirtiyor. Bu hedefin tutturulması için atmosferdeki CO2 oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor.

Mevcut politikalar ve uygulamalar ile bu orandaki artışın devam edeceği öngörülüyor. Dünya Bankası, karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C’yi bulacağı uyarısını yaparken, bu artışın etkilerinin özellikle yoksul kesimlerce hissedileceğini belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) Uyum Raporu 2020’de, dünyadaki ülkelerinin %75’nin iklim krizine karşı bir plana gereksinim duyduğu görülürken, çok az ülkenin bu riske karşı bir hazırlık ve yatırım yaptığı ortaya çıktı. Rapora göre, 2020 yılı, kaydedilmiş en sıcak yıl olmasına rağmen, artış gösteren hava olaylarına karşı yıl içinde çok az para harcandı. 

Türkiye, GSHİY’nin Yaklaşık %10,3’ünü Kaybetme Riski Taşıyor

Yeni bir çalışma, iklim kriziyle yeterince mücadele edilmediği durumda dünya ekonomisinin önümüzdeki 30 yıl içerisinde %18 küçülebileceğini ortaya koyuyor. Türkiye ise, önlem alınmadığı takdirde, GSHİY’nin yaklaşık %10,3’ünü kaybetme riski taşıyor.

Küresel ekonominin karşılaştığı uzun vadeli tehditlerin en büyüğünü iklim değişikliği oluşturuyor. Herhangi bir hafifletici önlem alınmadığı durumda, küresel sıcaklıkların 3°C’nin üzerinde artması mümkün görünüyor. Bu durum, dünya ekonomisinin önümüzdeki 30 yıl içerisinde %18 küçülmesi anlamına geliyor. Swiss Re Enstitüsü tarafından oluşturulan İklim Ekonomisi Endeksi, Paris Anlaşması’nda belirlenen hedeflere ulaşmak amacıyla kararlı adımların atılması durumunda küresel ekonomi üzerindeki baskının azalabileceğini gösteriyor. Bu senaryo, günümüzde sunulan taahhütlerin güçlendirilmesini gerektiriyor. Net sıfır emisyonlu ekonomiye geçişin hızlandırılmasında kamu kurumları ve özel sektörün önemli rol oynaması gerekiyor.

Swiss Re Enstitüsü, dört farklı sıcaklık artışı senaryosu uyarınca, 48 ülkenin ekonomisinin iklim değişikliğinin süregelen etkilerinden ne şekilde etkileneceğini değerlendirmek üzere stres testi yöntemini uyguluyor. Küresel ısınma, hava koşullarına bağlı doğal afetlerin etkisini şiddetlendirdiği için, ciddi gelir ve verimlilik kayıplarına yol açabiliyor. Örneğin, deniz seviyesinin yükselmesi, verimli şekilde kullanılabilecek arazilerin kaybına neden oluyor ya da ısı artışı ürün kaybına sebep olabiliyor. artan sıcaklıklardan en fazla Ekvatoral bölgelerdeki gelişmekte olan ülkelerin etkileneceği öngörülüyor.

Çin GSYİH’nin Yaklaşık  % 24’ünü Kaybedebilir

Küresel ısınmanın 3,2°C artış gösterdiği olumsuz senaryoda Çin’in, yüzyılın ortasına kadar GSYİH’sinin yaklaşık dörtte birini (%24) kaybetmesi öngörülüyor. ABD, Kanada ve İngiltere ekonomilerinin hepsinin yaklaşık %10’luk kayıp yaşaması bekleniyor. Isı artışından Avrupa biraz daha fazla etkileniyor (%11). Finlandiya veya İsviçre gibi ülkelerin ekonomileri daha az etkilenirken (%6), Fransa veya Yunanistan gibi ülkelerin ekonomilerinde ise daha fazla (%13) etkili olacağı öne sürülüyor.

Türkiye ise Paris Anlaşması’na uyumlu hedefler benimsemesi halinde GSYİH’de kayıp riskini %2,5 ile sınırlandırabilirken, önlem alınmadığı takdirde, GSHİY’nin yaklaşık %10,3’ünü kaybetme riski taşıyor.

Türkiye’de Neler Değişiyor!

Eldeki verilere göre küresel ısınma aynı şekilde devam ederse, yaz aylarında Türkiye’nin batısında sıcaklıklar 5 ila 6 derece, Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 3 ila 4 derece yükselecek.

Kış aylarında da sıcaklıklar 2 ila 3 derece yükselecek

Senaryoya göre, 2070 yılında Karadeniz Bölgesi’nde yağışlar yüzde 10 ila 20’lik artış gösterecek, güneyde ise yüzde 30’a kadar azalacak.

Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, iklim değişikliklerinin farklı şekillerde hissedileceğini, önümüzdeki on yıllarda iklimin değişikliğinin daha fazla hissedileceğini vurgulayarak şöyle diyor:

“Kar yağdığı kışlar da olacak, daha az kar yağdığı kışlar da olacak. Türkiye’nin ekosistemlerinde ciddi sorunlar olacak ki bu ekosistemler de bir ülkeyi bir coğrafyayı ayakta tutan şeyler… Böceğiyle, merasıyla, kurduyla, hayvanıyla canlılar etkilenecek, bir sürü canlı yok olacak…”

Son 10 Yıl

Asıl adaletsizlik şu ki, krizin acısını onu asıl yaratan bölgeler çekmiyor, krizde en az etkisi olan gelişmemiş ülkeler çekiyor! Tabii bir de hayvanlar, ki onların krizde hiçbir etkisi yok. Üstelik bu sadece felaketin küçük bir kısmı. Çoğu insan küresel ısıtmayı sadece hava sıcaklıklarının artması olarak ve sadece  buzulların erimesinden ibaret olarak biliyor ya da sanıyor. Ama küresel ısıtma normalde o bölgede hiç olmaması gereken soğuklara da sebep oluyor! Her gün dünyanın bir yerlerinde kasırgalara, sellere, orman yangınlarına, soğuk girdaplarına, donlara yol açıyor. Tedbirler alınmayıp böyle devam ederse 10 yıl sonra geri dönüşü olmayan bir yola girecek insanlık.

Biz Neler Yapabiliriz?

  •  Tüketiciler, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli.
  •  Geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünler alınmamalı.
  •  Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınmalı.
  •  Şişe ve kavanoz gibi cam ürünler tercih edilmeli.
  •  Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünler yeniden kullanılmalı.
  •  Alışverişlerde plastik poşet kullanılmamalı.
  •  Cam malzemeler, organik çöplerle birlikte atılmamalı.

İklim Değişikliğinin Avrupa’da Beklenen Etkileri

  •  Nehir yatağı havzalarının, şiddetli ve tehlikeli akıntılara sahip kısımları yüzde 19’dan, 2070 yılında yüzde 34-36’ya çıkacak.
  •  Batı Avrupa’da muhtemelen milyonlarca insan, sulak alanlarla iç içe yoksunluk içerisinde yaşayacak.
  •  Küresel sıcaklık ortalamalarının hızla yükseleceği bir senaryonun gerçekleşmesi halinde 2080’lerde yılda fazladan 2,5 milyon kişi daha kıyı şeritlerindeki sellerden etkilenecek.
  • Çeşitli senaryolara göre 2070’lerde akarsu potansiyelleri Avrupa’nın Akdeniz kısmında yüzde 20-50 arasında düşerken, Kuzey ve Doğu Avrupa kısımlarında yüzde 15-30 arasında artacak.
  • Alp buzullarının küçük olanları ortadan kalkacak, büyükleri 2050 itibariyle yüzde 30-70 arasında eriyecek.
  • Akdeniz’e yönelik turizm yazın düşerken, ilkbahar ve sonbaharda artacak.

Kutuplar ve Bazı Diğer Bölgeler 

  • Kuzey kutbundaki deniz buzulları 2100’e kadar yüzde 22-33 arasında azalacak, Antarktika’da ise tamamen ortadan kalkabilecek. Deniz dışı alanlardaki buzullarda önemli incelme olacak ve bu, yeryüzündeki deniz seviyesini yükseltecek.
  • 2100 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselmenin 18-59 santimetre arasında olabileceği tahmin ediliyor.
  • Şu anda 500 bin kilometre kare olan Himalaya buzul alanı, 2030’da 100 bin kilometre kareye kadar gerileyebilecek.
  • Asya’da birçok ülkede açlık sorunu olacak.
  • Asya’da 2020 yılında su sıkıntısı çeken kişi sayısı 1,2 milyar kişiye kadar yükselebilecek.
  • Ada devletlerde genellikle kıyılara inşa edilen uluslararası havaalanları ve yollar su altında kalabilecek.
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

AYDINLIK GELECEĞİMİZE DOĞRU ADIM ADIM İLERLİYORUZ

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

%d blogcu bunu beğendi: